Kaybolan Hazine

Bir zamanlar, uzak bir diyarın yeşil ormanlarının derinliklerinde, gizli bir hazineye sahip olduğu söylenen eski bir tapınak bulunmaktaydı. Bu tapınak, yıllar boyu birçok maceraperestin hayalini süsledi, ama ona ulaşabilen pek az kişi oldu. Efsaneye göre hazineye ulaşmak isteyenlerin çözmesi gereken bir zeka sorusu vardı.

Günlerden bir gün, cesur bir keşifci olan Emir, bu efsanevi hazinenin peşine düşmeye karar verdi. Ormanda yol alırken, tapınağın devasa kapısının önüne geldi. Kapının üzerindeki yazıt, hazineye giden yolu gösterecek olan bilmeceyi içeriyordu. Yazıt şunları söylüyordu:

“Benim içimde hepsi var, okuyana doludizgin.
Üç bir araya gelir, ama bir kaç ozan…
İkisi aynı, biri farklı; bunlar mesafeler.
Dört köşeyi bulabilirsin, ama altın kapıda eşitler.
Yüzüme kaç, beni geçemezsin; saklanıyorum tamamen rızkımla.
Ben bir harfim, ama bir dünya kağıtlık…
Nedir benim adım, hakikatin özüdür her zaman?”

Emir, bu bilmeceyi çözmeden kapıdan geçemeyeceğini biliyordu. Dikkatini vererek her kelimeyi dikkatlice incelemeye başladı. Kapıyı açacak olan anahtarı bulması gerektiğini düşündü.

Bir süre sonra, bilmeceyi çözmeyi başardı ama kendine güvenmemek için bir ipucu istemeye karar verdi. O sırada yanına bir yaşlı adam geldi. “Küçük dostum,” dedi, “sorunun cevabı, hayatında birçok kez yer alan, ama her zaman gözden kaçırdığımız bir şey.”

Emir, yaşlı adamın sözlerini düşündü ve ipucunu aklında döndürmeye başladı. Bu sırada, ormanda geçen zaman hızla akıyordu ve tapınağın sırrını çözmek için acele etmesi gerektiğini hissetti.

İpucu: Bu bilmeceye uygun cevabı bulmak için, günlük hayatında sıkça karşına çıkan ancak anlamını derinlemesine düşünmediğin bir şey olduğunu unutma! Cevabın, yaşamın ve bilgeliğin sembolü olan bir harf ya da kelime olabilir.

Tavsiye Sorular

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir